Dijital Eserlerde Tükenme İlkesi
Fikri eserlerin temeli insanlığın ortaya çıkışına dayanmaktadır. Henüz ilk çizimlerde ve ortaya koyulan çömlek eserlerde dahi imza ve logolar bulunmaktadır. Her ne kadar fikri eserler geçmişe de dayansa bunlara hak tesis edilmesi ancak Orta Çağ sonlarında mümkün olabilmiştir. Günümüzde fikri eserler dünya genelinde koruma altına alınmış olup teknolojinin gelişmesiyle farklı düzenlemeler ortaya konulmaktadır. Fikri mülkiyet hukukunun şahsına münhasır özelliklere sahip olması sebebiyle bu yazıyla ilgili olacak olan ‘yayma hakkı ve tükenme ilkesi’ ni açıklanmasında fayda var. FSEK md. 23’teki düzenlemeye göre yayma hakkı, ‘‘bir eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını, kiralamak, ödünç vermek, satışa çıkarmak veya diğer yollarla dağıtmak hakkı’’ olarak tanımlanmaktadır. Yayma hakkının tükenmesi ise “kiralama ve kamuya ödünç verme yetkisi eser sahibinde kalmak kaydıyla, belirli nüshaların hak sahibinin yayma hakkını kullanması sonucu mülkiyeti devredilerek ülke sınırları içinde ilk satışı veya dağıtımı yapıldıktan sonra bunların yeniden satışı eser sahibine tanınan yayma hakkını ihlal etmez”. düzenlemesinden anlaşılmaktadır. Bu kapsamda eserin hak sahibi tarafından mülkiyetinin devri ile ilk satışı yapıldıktan sonra yayma hakkı kullanılmış olacaktır. Bundan sonraki yeniden satışlar için eser veya hak sahibinin iznine gerek duyulmayacaktır.
Ne var ki tükenme ilkesinin dijital eserler konusundaki durumu tartışmalıdır. Yargıtay Hukuk Dairesinin bu konuyla ilgili vermiş olduğu bir kararında OEM yazılımların bağlı oldukları bilgisayardan ayrı olarak devredilmesinin engellenemeyeceği kanısına varmıştır. Keza Avrupa Birliği Adalet Divanı’da (ABAD) Usedsoft kararında benzer bir karar vermiştir. Dijital ürünlerle ilgili olarak ortaya çıkan sorunların temeli, dijital ürünlerin fiziki ürünler gibi eşyaya özgülenerek devredilmesi halinin çok kısıtlı olması ve çoğunlukla kötü niyetli çoğaltmaların kolaylıkla yapılabilmesidir. Hukukumuzda bu durum yayma hakkı olarak değil umuma iletim olarak görülmekte olsa da ABAD bu durumu kabul etmemektedir. Bahse konu Usedsoft kararıyla tükenme ilkesinin varlığı bilgisayar programları için kabul edilmiştir. ABAD’ın bu kararı sonrasında Hollanda ve Almanya’da da benzer yönde kararlar verilmeye başlanılmıştır. Avrupa’da durum böyle iken Amerika’da New York mahkemesi verdiği ReDigi kararıyla Kıta Avrupası hukukundan farklı bir sistem benimsediklerini bir kez daha ortaya koymuştur. Zira Usedsoft kararına benzer bir olay karşısında New York mahkemesi tükenme ilkesiyle örtüşmeyen bir uygulama olduğuna karar vererek aksi yönde bir gelişim izlemiştir.
Dijital tükenme ilkesi ile ilgili argümanlar incelendiğinde 2 grup oluştuğu görülmektedir. Bunlardan ilki ilkenin bilgisayar programları için var olmakla birlikte diğer ürünlere aktarılmasını kabul etmemektedir. istisnai bir durum söz konusu olup kıyasen diğer dijital programlar için ilkeyi uygulamak mümkün gözükmemektedir. Zira bu ilkenin kabulü korsan kullanıma teşvik mahiyetinde olacaktır. Diğer grup ise tam manasıyla aksi görüşleri savunmaktadır. Ancak genel itibariyle özetlendiğinde mevcut yasalar göz önünde bulundurulduğunda yasa koyucu bu alanı göz önünde bulundurmamış, dolayısıyla net olmayan bir durum söz konusudur. Korsana teşvik edeceği yöndeki görüşe karşı çıkılmakta, gerekçe olarak da maddi ürünlerin de korsancılığa konu olabileceğini ileri sürmektedirler.
Görüldüğü üzere, dijital eserlerde tükenme ilkesi henüz netlik kazandırılmamış bir konudur. Ancak doktrinde bu fikre karşı çıkan grubun korsancılık yönündeki argümanları yerinde gözükmektedir. Otoritelerin, fikri mülkiyet hukukunun uluslararası niteliğinin ne kadar önde olduğunu da göz önünde bulundurarak, birlikte yasal düzenleme çıkarılması yoluna gitmesi bu hususun çözümü açısından en faydalı yol olacaktır.